Devlet-PKK çatışmasında Türk paramiliterleri - Ayhan Işık

  Ayhan Işık [i] Özet Bu makale, Türk devletinin paramiliter örgütlerinin zaman içindeki dönüşümüne ve bu örgütlerin muhaliflere, özellikle Kürtlere, karşı “kullanışlı” bir araç olarak nasıl kullanıldığına odaklanmaktadır. Paramiliter gruplar, yaklaşık kırk yıldır devam eden Türk devleti ve PKK arasındaki çatışmaların ana aktörlerinden biridir. Bu gruplar, 1980’den beri, özellikle savaşın yoğun olduğu zamanlarda bazen yardımcı kuvvet olarak, bazen de ölüm timlerine dönüşerek, PKK’yi desteklediği düşünülen Kürt sivillere karşı faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve yargısız infazlarda resmi ordu güçlerinin yanında  kullanılmışlardır. Yazıda, Türk devlet elitlerinin bu aparatı yalnızca iç siyasette değil, Orta Doğu’da ve Kafkasya’daki çatışmalarda kullandığını hatta devletin bu paramiliter geleneğini Batı Avrupa’ya kadar genişlettiğini tartışacağım. Paramiliter Örgütlerin Oluşumu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yüz yıldan fazla bir zamandır, farklı Kürt siyas...

Güney Afrika'da Demokratik Konfederalizm ve Hareket İnşası - Shawn Hattingh



Giriş

Kapitalizmin sürmekte olan krizi ve Covid-19’un etkileri şunu açık hale getirdi ki altında yaşadığımız kapitalist ve devletçi sistem ne verimli ne de adildir. Eşitsizlik inanılmaz seviyelere çıkmış; iyi bir sağlık hizmeti, su, barınma, temizlik, yemek ve elektrik gibi temel ihtiyaçlar düzgünce finanse edilemez, işletilemez ya da sunulamazken dar üst sınıf zenginliğini katlamıştır. İşletmelerin yağmur ormanları gibi doğal bariyerleri imha etmesiyle virüs salgınının başlamasının muhtemel olduğunu 2006 gibi erken bir tarihte söyleyen bilim insanlarına rağmen kapitalizmin kâr odaklı hareketi nedeniyle -sermaye için uzun dönemli tehditlere hazırlanmak kârlı değildir- Covid-19 gibi bir salgına gerçek bir hazırlık yapılmamıştır. Her devletin politikacısı da gücünü kötüye kullanmış, yolsuzluk sadece ciddiyeti değişecek şekilde oldukça yaygınlaşmıştır. Bunun bir pandemi olduğunda bildiğimiz halde bazı yerel politikacılar, Covid-19 karantinası sırasında insanların açlığını hafifletmek için tasarlanmış gıda paketlerini bile satmışlardır.

Parlamenter demokrasinin içi kof olmakla birlikte çoğu insan gerçek bir siyasi güce sahip değildir. Kadınların ve renkli insanlar üzerindeki baskı hız kesmeden devam etmekte ve emperyalizm her geçen gün derinleşmektedir. Kapitalizmin sürekli genişleyen doğası nedeniyle, ekoloji çöküşün eşiğindedir. Değişim için bir hareketin, kapitalizme ve devlet sistemine bir alternatifin gerekli olduğu açıktır.

Demokratik Konfederalizm, Ortadoğu'da Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerin büyük bir bölümünde uygulanabilir olduğunu kanıtlayan bir alternatiftir. Güney Afrika'da, yerel hareketlerin inşası için Demokratik Konfederalizm’den öğrenebileceğimiz, benimseyebileceğimiz ve uyarlayabileceğimiz çok şey vardır.

 

Demokratik Konfederalizm nedir?

Demokratik Konfederalizm Türkiye, Suriye ve İran’ın bazı bölgelerinde mücadele yürüten Kürt Özgürlük Hareketi’nde ortaya çıkmış devrimci bir ideoloji, uygulama ve örgütlenme yöntemidir. Demokratik Konfederalizm, nihayetinde devleti ve kapitalizmi, halk iktidarının radikal demokratik formuyla değiştirmeyi amaçlayan bir sosyalizm biçimidir.  İnsanların,  yaşamlarının her yönünü-eğitim, güvenlik, siyaset, bakım, barınma ve beslenme dâhil- demokratik olarak yönetmek için kendilerini komünlerde, konseylerde ve komitelerde örgütlemesini içerir ve sokak komünleri ile konfedere meclislerin emredici vekâlet* usulünce görevlendirilmiş üyeleri aracılığıyla demokratik olarak kontrol edilen komünal bir ekonomi yaratır.

Bu, eylemcilerin sadece devrimden sonraki gelecekte hedefledikleri bir görüş değil bugün için de bir örgütlenme yöntemidir. Amaç, devletin ve kapitalizmin gücünü azaltırken halkın iktidarını ikili bir iktidar içinde genişletmek ve nihayetinde bunları toplumsal devrimci bir süreçle, komün ve konsey halkının zaten yaratmış olduğu iktidarla değiştirmektir.

Demokratik Konfederalizm sermayenin ve/veya devletin saldırısı karşısında komünlerin, konseylerin ve meclislerin öz savunma hakkının varlığını savunmaktadır. Böylece devlet tarafından saldırı olmadıkça barışçı bir ikili iktidar yaratmaya çalışır, fakat sermayeye ve devlete karşı özsavunmayı desteklemesi bakımından pasif bir hareket değildir. Demokratik Konfederalizm sadece Kürt özgürlük mücadelesiyle ilgili değildir- o, nihayetinde devletin ve sermayenin dışında radikal demokrasi yapıları inşa ederek bu sistemle bir gün yer değiştirecek uluslararası sosyal devrimi amaçlamaktadır.

 

Demokratik Konfederalizm’in unsurları ve ilkeleri

Demokratik Konfederalizm üç temel unsura sahiptir, bunlar bir dizi ilkeyle desteklenmiştir.

İlk unsur kadınların kurtuluşudur. Kürt Özgürlük Hareketi bunu en önemli unsur olarak görür. Bunun nedeni, beş bin yıldan fazla bir süre önce Ortadoğu'da devletler ve sınıflar ortaya çıktığında kadınlara yönelik baskı ve kadın emeğinin sömürülmesinin yaratılan ilk hiyerarşi olduğunu analiz etmeleridir -devlet, azınlık yönetiminin sınıf çıkarlarının aracıdır (tarihsel olarak azınlık yönetimi sadece üst sınıf erkeklerdir). Yoksul erkeklere yönelik daha sonraki baskı ve sömürünün de üzerine inşa edildiği şey, kadınlara yapılan baskıdır. Bu nedenle, herkesi özgürleştirmek için kadınlar özgürleşmek zorundadır.

İkinci unsur ekolojik toplum inşasıdır. Demokratik Konfederalizm insanları ekolojinin bir parçası olarak görür, üzerinde değil. Bununla birlikte kapitalizm, ekolojiyi sürekli artan kârların peşinde sömürülecek bir şey olarak görür. Doğrusu, kapitalizm ya büyü ya öl ilkesine dayanır. İnsan eğer hayatta kalacaksa kapitalizmin; insanların ihtiyaçlarını karşılayacak, insanları baskı altına almayarak sömürmeyecek ve ekolojiyi yıkıma uğratmayacak ekolojik bir ekonomiyle yer değiştirmesi gerekir. Sonuç olarak Demokratik Konfederalizm sosyal ekolojiye bağlılık gösterir.

Üçüncü unsur, ataerkilliğin, sınıf ve ırk da dâhil olmak üzere tüm hiyerarşilerin üstesinden gelmek için katılımcı demokrasiyi sosyal, politik ve ekonomik olsun, yaşamın her alanına yaymaktır. Bu unsurların altında yatan temel ilke ve pratikler dayanışma, karşılıklı yardım, saygı, haysiyet, kolektif disiplin, öz-düşünme, komünalizm, öz ve kolektif eleştiridir.

 

Neden bu unsurlar ve ilkeler?

Demokratik Konfederalizm Kürt Özgürlük Hareketi içindeki eylemcilerin derin bir düşünce süreciyle geliştirdiği bir ideoloji, politik tasavvur ve örgütlenme yöntemidir.

1990'ların sonlarından önce, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı eylemciler, silahlı mücadele yoluyla ulusal kurtuluşu sağlamayı ve PKK öncülüğünde bir işçi devleti kurmayı hedefliyordu.

1990'ların sonlarında bu eylemciler, ulusal kurtuluş mücadelelerinin tarihini ve Rus Devrimi de dâhil olmak üzere geçmiş devrimleri inceleyerek bunun en iyi yol olup olmadığını eleştirel olarak analiz etmeye başladılar. Eylemciler ayrıca Orta Doğu'nun tarihini; ataerkilliğin, sınıfın ve devletlerin nasıl ortaya çıktığını ve nedenlerini incelediler. Bu sayede hiyerarşilerin ve devletlerin özgürlüğü sağlayamadıklarını görmeye başladılar. Ayrıca Marksizm-Leninizm’in dışındaki diğer devrimci geleneklere de baktılar.

Murray Bookchin'in (ABD'de sendikacı olarak başlayan, Stalinizm’den liberter sosyalizme geçen ve sosyal ekoloji teorisini geliştiren bir eylemci) sosyal ekolojist ve liberter sosyalist yazılarına dayandılar. Ayrıca Immanuel Wallerstein gibi aktivist-analistlerden de etkilendiler (1968'in dünya çapındaki devrimci ayaklanmalarından derinden etkilenen ve kapitalizmi merkeze ve çevreye bölünmüş olarak gören “dünya sistemi” teorisinin geliştirilmesine yardımcı olan sosyolog. Merkez, yüksek teknoloji üreten gelişmiş ülkelerdir; çevre ise düşük ücretli üretim sunan ve birincil mal üreten ülkelerdir. Bu teoride de kapitalizm sosyal ve doğal dünyanın her yönünü metalaştırdığı şekliyle görülür). Bu düşüncenin bir parçası olarak, Kürt özgürlük Hareketi’ndeki eylemciler Zapatistalar gibi hareketlerin bazı uygulamalarına da baktılar (Zapatistler, hiyerarşik olmayan Marksist-Leninizmden kopmuş; öz-yönetim, özerklik için direnen, Meksika'daki devlete ve kapitalizme karşı kooperatif ekonomisi için mücadele eden bir harekettir).

Kitle eğitimi, derin ve eleştirel düşünme yoluyla, Kürt Özgürlük Hareketi'ndeki eylemciler Demokratik Konfederalizm’i formüle ettiler ve sosyalist bir Kürt devleti kurmaya çalışmaktan uzaklaştılar. Bugün konut, su ve sağlık hizmetleri mücadelelerini kazanmak için gelecekteyse doğrudan demokrasi yapılarına ve herkesin ihtiyacını karşılayan komünalist ekonomiye dayanan devletsiz bir sosyalizm yaratmak için kitlesel bir hareket inşa etmeyi tercih ettiler.

 

Demokratik Konfederalizm, ideoloji ve eğitim

İdeoloji ve politik eğitim Demokratik Konfederalizm’de hayati öneme sahiptir. Bunun nedeni şudur: eğer bir hareketin kendine ait çok net bir ideolojisi yoksa hiyerarşiler, kapitalizm, ırkçılık, ataerkillik ve ulus devletlerle bağlantılı egemen ideolojinin özelliklerini içerecektir.

Bu nedenle, net bir ideoloji; mücadele için hayati önem taşır ve bir pratik, geniş görüşlülük ve amaç sağlar. Kapitalizmin, ulus devletlerin, geçmiş devrimlerin ve eleştirel öz-analizin sorunlarını kapsamlı analiz etmek, Demokratik Konfederalizm’in açık bir ideoloji tarafından derinlemesine düşünülmesini, müzakere edilmesini ve tartışılmasını desteklemiştir. Tüm eylemcilerin ve insanların Demokratik Konfederalizm ideolojisine dayanan hareketi analiz edebilmelerini ve katılabilmelerini sağlamak için kitle eğitimi merkezidir. Eylemcilerin bilincini, yeteneklerini ve güvenini güçlendirmeye yardımcı olmak için eğitim hayati önem taşır, böylece herkes toplu ve aktif olarak yeni örgütlenme biçimleri oluşturabilir ve “büyük insanlara” ya da sözde mesihlere güvenmek yerine Demokratik Konfederalizm’in ilkelerini ve hedeflerini uygulayabilir.

Demokratik Konfederalizm’in örgütlendiği Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta kitlesel eğitim almak için her sokağın -komünün- bir “akademisi” vardır. Akademiler, siyasi eğitimin yapıldığı ve kadınlar üzerindeki baskı, ulus devletin sınırları, kapitalizmin eleştirileri, sosyal ekoloji ve daha da önemlisi Demokratik Konfederalizm üzerine devam eden eğitim oturumlarının yapıldığı -birinin evi bile olabilen- öğrenme ve düşünme alanlarıdır. Akademiler ayrıca sağlık hizmetleri gibi her sokak komününe toplu olarak fayda sağlayan uygulama kurslarına da sahiptir.

Devletler ve kapitalizm, işçi sınıfı üyelerini emirlere uymaları, devlet için vergi, patronlar için kâr elde etmede yararlı olmaları amacıyla eğitirler. Eylemcilerin kurtuluş için birbirlerini eğitmeleri gerekir ve bu Demokratik Konfederalizm’in temelinde yer alır.

 

Direniş hareketi ve örgütlenme yöntemi olarak Demokratik Konfederalizm

Kapitalizme, ataerkilliğe ve devlete karşı bir direniş hareketi olarak Demokratik Konfederalizm, 20 ila 400 hanenin bir "komünü" oluşturduğu sokak düzeyinde bir örgütlenmeyi içerir. Komün düzenli olarak toplanır; cinsiyetten, yaştan, dinden ve ırktan bağımsız olarak herkese açıktır ve doğrudan demokrasiye dayanır. Komünde, insanların siyaset, hukuk, ekonomi, sağlık, kadın örgütlenmesi, gençlik örgütlenmesi, medya, güvenlik ve siyasal eğitimi sokak düzeyinde yönettiği farklı komiteler vardır. Komünler daha sonra mahalle düzeyinde, kent düzeyinde, il düzeyinde ve ulusal düzeyde ve hatta uluslararası düzeyde emredici vekâletle görevlendirilmiş ve geri çağrılabilir komünal delegeleri aracılığıyla bir araya getirilir. Karar alma gücünü temsilcilere veren temsili demokrasiden (bugün görülen siyasal parti, çoğu sosyal hareket, sendika, parlamento ve devletten) farklıdır.

Demokratik Konfederalizm’de daha ziyade komünlerin gücü vardır: şehir, il ve ulusal konseyler gibi yapılar delegeleri göreve taşır. Bu, delegeleri komünlerden yetki aldığı ve bu yetkiler altında idari işlevleri koordine ettikleri ve yerine getirdikleri anlamına gelir. Görevlerinin ötesine geçerlerse, geri çağrılabilir ve değiştirilebilirler. Bu yapılar aracılığıyla protestolar yapılır ve geniş bir özsavunma düzenlenir.

Ekonomik düzeyde, Demokratik Konfederalizm’in bir direniş hareketi olduğu yerlerde, ekmek gibi çok temel ihtiyaçları karşılamak için sokak düzeyinde işçi ve kadın kooperatifleri kurulmuştur. Kapitalizm yerinde kalsa bile, insanların çok temel ihtiyaçları karşılamalarına yardımcı olurlar başka bir deyişle, toplulukların kapitalizmin açlık gibi neden olduğu en kötü yönleri hafifletmelerine ve sisteme aktif olarak direnmelerine yardımcı olurlar.

 

Demokratik Konfederalizm ve Rojava Devrimi

Suriye’nin kuzey doğusu Rojava’da eylemciler bir devrimle devleti tam olarak Demokratik Konfederalizm ile yer değiştirdiler. Rojava halkı Arap Baharı’nda, kitle protestoları, askeri üsleri ve devlet yapılarını ele geçirme yoluyla 2012’de devleti alaşağı etti. Burada devletsiz yeni bir halk komünlere ve sağlık, barınma, kadın özgürlüğü vb. konularıyla ilgilenen çeşitli komitelere dayanarak örgütlendi.

Komünler; mahalle meclisleri, kent konseyleri, il konseyleri ve Suriye Demokratik Konseyi denen kapsayıcı düzenleme yapısı yoluyla birbiriyle bağlıdır. Her yapıdaki delege iki kişiyi içerir: bir erkek ve bir kadın. Bu delegeler kendi başlarına karar veremezler, kararlar komünde alınır ve konseylerdeki delegeler tarafından koordine edilir.

Komünler, meclisler ve konseylerde kadınların oluşumları da vardır, bunlar Kongra Star olarak adlandırılan kadın hareketi bayrağı altında birleşirler. Patriyarkaya hitaben: eğer yapıların içindeki kadınların çoğunluğu kararın yanlış olduğunu düşünüyorsa karar geçersiz kılınabilir, erkeklerin büyük çoğunluğu ve kadınların bazıları olsa bile kadınlar kararı geçersiz kılabilir. Her komün, topluluk yapısında - her yaştan kadının anahtar rol oynadığı-özsavunma hakkına ve topluluk güvenliğini sağlamak için katılımcı bir mahkemeye sahiptir. Bir devlette olduğu gibi polis gücü yoktur, zira özsavunma yoluyla herkes tarafından komün düzeyinde emniyet sağlanır.

Rojava’da komünlere ve meclislere sadece Kürtler değil, Araplar, Süryaniler ve Türkmenler de katılır. Demokratik Konfederalizm, bu nedenle, Kuzey Suriye'deki ırkçılığın üstesinden gelmeye başlamıştır. ( Kürt halkı Kuzey Suriye’de ırksal baskı görüyordu fakat Demokratik Konfederalizm’in bakış açısında herkesin özgürlüğü merkezidir.)

Ekonomi açısından, Suriye'nin kuzeyindeki (baskın mülkiyet biçimi olan) devlete ait topraklar, kurulan ve komünlerle bağlantılı olan tarımsal kooperatiflere yeniden dağıtılmıştır. Rojava'daki tek büyük sanayi petroldür ve Suriye Demokratik Konseyi altında sosyalleştirilmiştir ve Rojava'daki tüm insanların ihtiyaçlarını karşılamak için üretim yapmakla yükümlüdür. Kapitalizmin üstesinden gelmenin bir yolu olarak, birçok işçi kooperatifi kâr elde etmeden ihtiyaç için üretim yapma biçiminde kuruldu-bunlar da doğrudan komünlerle bağlantılıdır. Bu kooperatiflerden bazıları büyüktür: 20.000 üyeye sahip ve Kongra Star aracılığıyla organize edilen kadınlar için bir barınma kooperatifi vardır, ancak çoğu kooperatif küçük veya orta büyüklüktedir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler hala vardır ve hatta kooperatiflerin sayısından daha fazladır, ancak insanların ihtiyaçlarını karşılamada rol almalarını sağlamak için komünlere karşı sorumludurlar. Bir miktar kâr elde edebilmelerine rağmen eğer yaparlarsa komünler, işletmeler komün topluluğuna karşı sorumlu olduklarından, kâr sızdırılmasını önleme gücüne sahiptir.

Bu nedenle kapitalizm tam olarak sona ermemiştir, ancak niyet onu sürekli olarak zayıflatmak ve sona doğru itmektir. Bu nedenle, Rojava'da, eylemciler tarafından bir Direniş Hareketi olarak inşa edilen örgüt ve yapı biçimleri, sosyal devrimden sonra, insanların toplumu birlikte ve demokratik olarak yönettikleri yapılar haline gelmiştir.

 

Güney Afrika için Demokratik Konfederalizm dersleri

Güney Afrika için Demokratik Konfederalizm’den, bu ideolojiden ve örgütlenme biçiminden alacağımız bir dizi ders var. Belki de en önemli ders, katılımcı ve doğrudan demokrasiye dayanan halk iktidarının -1994'ten beri devletten, başkentten, siyasi partilerden ve hatta bazı sendikalardan buna karşı ideolojik bir saldırı olmuştur- örgütlerini inşa etmenin mümkün olmasıdır. 1980'lerde Güney Afrika'da çok yaygın olan sokak komiteleri ya da Demokratik Konfederalizm’de komün olarak adlandırılan halk iktidarının bu tür yapılarıyla ilgili deneyimlerimiz vardır. Bir ders, eğer kurtuluşu sağlamak için yeni bir hareket inşa edeceksek, toplu toplantılar ve meclisler/komiteler/komünler gibi sokak temelli yapılar aracılığıyla bir kez daha sokak düzeyinde yoğun bir şekilde örgütlenmeye başlamamız gerektiğidir. Başka bir deyişle, eylemciler olarak, insanları sokaklarımızda örgütlemeyi ve sokak düzeyinde meclisler gibi yapıları inşa etmeyi yoğunlaştırmalıyız, bu da insanları karşılaştıkları ve üstesinden gelmek istedikleri– ataerkillik, ırkçılık ve nihayetinde devlet ve kapitalizmin neden olduğu zorluklara ve problemlere dayanan bir harekete çekmelidir. Bu, enerjiyi şu anda birçok eylemcinin yaptığı gibi merkezi ve sadece var olduklarında insanlara yardımcı olan bir yapı inşa etmeye harcamanın aksine, sokak düzeyindeki yapılara ve örgütlenmeye odaklanmamız gerektiği anlamına gelir.

Bir başka ders, Demokratik Konfederalizm’in gösterdiği gibi, yine sokak komitelerine/meclislerine veya komünlere dayanan yeni bir hareket inşa etmenin, hesap verebilirlik, öz ve kolektif disiplin, doğrudan demokrasi, öz-örgütlenme ve komünalizm gibi ilerici ilkelere ve uygulamalara dayanması gerektiğidir. Bu nedenle, biz eylemciler olarak sadece bu tür ilkeleri desteklememeliyiz, aynı zamanda bunları pratikte mümkün olduğunca yaşatmalıyız. Toplumu öncelikle topluluklarımızda, sokaklarımızda ve de işyerlerinde tartışarak, mücadelelere odaklanarak halk iktidarının taban yapılarını inşa ederek ilerici bir yönde dönüştürebiliriz.

Siyasi partiler ve çoğu zaman kendi kendine atanan liderler, devlet mantığına ve hiyerarşiye dayandıkları için insanların çoğunluğu için eşitsizlikleri, yoksulluğu ve gerçek demokrasi eksikliğini ele alamazlar – sadece yeni örgütler ve örgütlenme biçimleri inşa etmek kurtuluşu getirmeye yardımcı olabilir. Demokratik Konfederalizm, kendi yerel deneyimlerimizle birlikte, bize kullanmak ve uyarlamak için bir model verir.

Demokratik Konfederalizm, sokak düzeyindeki yapılar -sokak meclisleri / komünler- ve topluluk hareketleri inşa edildiğinde, bunların aynı zamanda konfedere hale de gelmesi için ilçe çapında konseyler, şehir düzeyinde konseyler, il konseyleri, ulusal bir konsey ve hatta uluslararası bir konsey gibi yapılarda geri çağrılabilir, emredici vekâlet usulünce seçilmiş delegeler aracılığıyla bağlanmaları gerektiğini göstermektedir.

Bunun nedeni, sokak meclisleri/komiteler/komünler gibi yapıları birleştirmememiz halinde, örgütlenmemizin ve varlığımızın izole olması, devlet mücadelelerinin kolayca yerelleşecek olması ve mücadelelerimizin topluluğumuz dışındaki herkese düşman olacak olmasıdır (sonunda kendi kendini yok edecektir). Özgürleşmeyi başaracak ve devlet yapılarını (baskıcı olan) ve kapitalizmi (sömürücü olan) alt edeceksek, çok sayıda insanı aktif katılımcılar olarak içeren sokak düzeyindeki, meclisler gibi, konfedere yapılara dayanan ikili bir iktidara ihtiyacımız vardır. Demokratik Konfederalizm, bu nedenle, kolektif bir güce ihtiyacımız olduğunu, ancak bu gücün tabandaki insanların sahip olduğu ve uyguladığı bir güç olduğunu göstermektedir.

Bu nedenle, insanlar, örneğin sokak meclislerinden ilçe genel konseylerine gönderilirse karar verme yetkisi verilen temsilciler olmamalıdır. Daha ziyade, alttan görev taşıyan delegeler olmalı ve onlara görevlerini veren insanlara karşı sorumlu olmalıdır. Gerçekten katılımcı bir ikili iktidarın inşa edilebilmesi, ancak sokak meclislerinin / komitelerinin / komünlerin isteklerini koordine eden emredici vekalet usulünce seçilmiş vekiller aracılığıyla yapılabilir. Yine de, bunu inşa etme görevinin kolay olacağını düşünerek kendimizi kandırmamalıyız. Zor bir iş olacak ve zaman alacaktır. Bununla birlikte, Güney Afrika'daki halk iktidarının yeniden inşa edilmeye başlanması için (küçük de olsa) sosyal / topluluk hareket biçimlerinin mevcut olduğu bir taban vardır.

Demokratik Konfederalizm kitlesel politik eğitimin; derinlemesine düşünmeye, eleştirel analizlere, tutarlı ve gerçekten ilerici bir ideoloji geliştirmeye dayanan hareket inşasında merkezi olması gerektiğini göstermektedir. Güney Afrika'da eylemciler, özgürlüğü elde edemeyen ve / veya başarısız olmuş geçmiş devrimleri taklit eden partilerin ve sendikaların örgütlenme biçimlerini ve yöntemlerini çok sık benimsiyorlar. Öyleyse, ders şudur ki, eğitim eleştirel düşünceyi geliştirmeli ve bunu yapmak için geçmiş devrimleri ve nerede yanlış yaptıklarını - Güney Afrika'nın kurtuluş mücadelesi dâhil - ve hatta kendi uygulamalarımızı ve inançlarımızı dürüstçe eleştirmeliyiz. Güney Afrika bağlamında mücadelelere rehberlik eden net bir ideoloji ancak eğitim, düşünme, müzakere ve tartışmalar yoluyla geliştirilebilir. Ne yazık ki, Güney Afrika'daki bazı mücadelelerde son zamanlarda tartışmaları, eleştirel müzakereleri ve hatta ifade özgürlüğünü durdurma eğilimi vardır. Bu özgürleşmeye aykırıdır ve tersine çevrilmesi gerekir.

Bu nedenle görev, eylemcilerin birbirleri için ancak daha hayati olarak yaşadığımız alan ve sokaklardaki insanlar için eğitim alanları ve programları inşa etmeleridir, Bir başka önemli ders de, her düzeyde düşünme alanlarının olması gerektiğidir, çünkü düşünme hataları sıklıkla tekrarlanır, strateji asla etkili bir şekilde geliştirilmez ve sadece uygun taktikler kullanılır. Nitekim siyasi eğitim olmadan katılımcı, hedefleri konusunda net, ilerici ilkeleri, değerleri ve uygulamaları olan bir kitle hareketi olamaz

Kısaca, siyasi eğitim olmadan özgürlük olmaz.

Demokratik Konfederalizm’den, kadınların kurtuluşunun merkezi olması gerektiği konusunda da dersler alabiliriz. Bu, sınıf ve ırkçılık gibi diğer konularla savaşmayı unuttuğumuz anlamına gelmez – tüm hiyerarşiler, baskılar ve sömürüyle ideoloji ve praksis aracılığıyla aktif olarak mücadele edilmelidir. Bununla birlikte, çok sık olarak, yapılar, oluşumlar, sendikalar ve siyasi partiler ataerkilliği çoğaltır ve kalıcı olarak iktidarı elinde tutan mesihler veya büyük liderler tarafından yönetilir. Bu değişmeli ve bunu yapmak için doğrudan demokrasi ve hesap verebilirlik gibi uygulamalara siyasi eğitim ile birlikte ihtiyaç duyulmaktadır.

Gerçekten de, halk iktidarı içinde, kadınların kurtuluşunun merkeziyetini zorlayabilen daha geniş bir kadın hareketine ihtiyaç vardır. Doğrudan demokrasinin merkezi kadınlardır. Bu, bir çeşit göstermelik organizasyon değil, tüm mücadelelerin merkezinde yer alan ve tüm yapılara katılan bir organizasyon olmalıdır. Gerçek özgürlük, bireyin istediğini bencilce yapma hakkı ile karıştırılmamalıdır, çünkü hepimiz özgür olana kadar kimse özgür değildir bunun bir gerçeklik haline gelmesi için de ataerkilliğin - sınıf ve ırkçılıkla birlikte -üstesinden gelinmesi gerekir. Toplumda herkes hiyerarşiler ve baskılardan zarar görür- zalimler bile bu zarar yüzünden insan olarak saptırılır- ama sadece ezilenler herkesi gerçekten özgürleştirebilir ve bunun merkezinde işçi sınıfı kadınları vardır.

Rojava ve Güney Afrika arasındaki fark sermayenin Güney Afrika’da yoğun olmasıdır.  Rojava Demokratik Konfederalizmi’ndeki işçiler komünlerin içindeki ekonomik topluluklar aracılığıyla örgütlenmektedir. Güney Afrika’da işçiler sokak meclisleri/komünlerinin bir parçası olup ve bu yapılar aracılığıyla örgütlense bile bizim durumumuzda yeterli olamayacaktır. Burada oldukça güçlü bir kapitalist sınıf vardır, genelde kendi üretimine sahip beyaz nüfusun az bir kısmı aynı zamanda daha az BEE** elitleridir.

Bu sınıf güçlüdür ve sınıfsal olarak Güney Afrika devletine başkanlık eden politikacıların müttefikleridir. Kapitalizmi ve baskıcı devlet sistemini – ve kapitalizmin eşlik eden ırkçılığını – Güney Afrika'da yenmek istiyorsak, işçilerin işyerlerinde de örgütlenmelerine ihtiyaç vardır. İşçiler, ücretlerini ve çalışma koşullarını iyileştiren talepleri kazanmalı, aynı zamanda bugün karşılaştıkları hakların erozyonunu da durdurmalıdır. Bunlar savaşmamız gereken zorlu mücadelelerdir.

Ancak işçilerin mücadeleleri sadece günlük kavgalarla yetinemez. Daha ziyade, günlük mücadeleler boyunca, konfederasyon meclislerine/komünlerine, konseylere ve forumlara dayanan bir halk iktidarı altında gelecekte üretim araçlarını sosyalleştirmeyi amaçlayan daha uzun bir mücadeleyi bilinçli olarak inşa etmeliyiz. Böyle bir ideolojik tasavvur olmadan, bazı kazanımlara sahip olabiliriz, ancak ya özel mülkiyeti gönülsüzce kabul etmeye ya da millileştirmeyi ummaya geri döneceğiz – devletin işyerlerine sahip olduğu ve kontrol ettiği millileştirme, geçmiş pratiklerde olduğu gibi işçilerin devlet tarafından ezilme ve sömürülmesine yol açmıştır.

Bununla birlikte, işçilerin bugün örgütlenebilmesi için işyerlerinde yeni örgütlenme biçimlerine ihtiyacımız var. Bugün sendikalar artık işçileri örgütlemek için en etkili örgüt olmadıklarını kanıtladılar – gerçekten de, güvencesiz olan işçilerin çoğunluğunu örgütlemek için defalarca başarısız oldular, çünkü bunu yapmaları için para ödemiyorlar. Sendikaların çoğunluğu da partilere bağlıdır ve en iyi ihtimalle, eğer geri döndükleri parti bir devletin (kapitalist ya da “işçi” devleti olsun) başına geçerse, o zaman bu devletin kurtuluş getireceği konusunda yanlış bir fikre sahiptirler– ki bu tarihsel olarak yanlış olduğunu kanıtlamıştır.

Hepsinden önemlisi, Güney Afrika'da yeni işçi örgütlenme ve örgüt biçimleri ortaya çıkmaya başlamıştır ve bunlar da kurtuluşun tohumlarıdır. Bunlar esas olarak işçi komiteleri ve forumlar gibi yapılar inşa eden güvencesiz işçiler tarafından oluşturulmuştur. 2012-2013'te çiftlik ve maden işçileri komiteleri vardı ve bugün Gauteng'deki güvencesiz işçiler ve Doğu Kap'daki çiftlik işçileri arasında işçi forumları vardır. Gerçekte, işçi forumlarının ve komitelerinin bu kadar önemli olmasının nedeni, çiftlik işçileri ve madencilerinin buların aracılığıyla büyük kazançlar elde etmiş olması ve aynı zamanda potansiyel olarak değişim tohumlarını içlerinde taşıyor olmalarıdır. Bu nedenle, doğrudan demokrasi ve hesap verebilirlik ilkelerine ve pratiklerine dayanan komiteler ve forumlar şeklinde daha yeni işçi örgütleri oluşturmak eylemciler arasında bir odak noktası olmalıdır. Çok sayıda işçi komitesini ve forumunu kurulduktan sonra, endüstriyel alan çapında konseyler ve şehir çapında konseyler olabilecek delege sistemleri ve yapıları aracılığıyla birleştirmeye başlamak da önemli olacaktır. Bu, bir işyerindeki bireysel mücadelelerin kapitalistler ve devlet tarafından izole edilememesini ve ülke genelinde işçi mücadelelerinin koordinasyonunu sağlayacaktır.

Bununla birlikte, işçi forumlarının ve komitelerinin oluşturulmasının inişli çıkışlı bir süreç olduğunu da kabul etmeliyiz. Örneğin, çiftlik ve maden işçisi komiteleri, devlet ve sermaye onlara saldırdığı için kısmen çöktü. Aynı zamanda dahil olan işçilerin, -bu yeni örgütlenme biçiminin sendikalara politik alternatifler olabileceği tasavvuruna sahip işçilerin ideolojik açıdan azınlık olması sebebiyle- bu yapıların nasıl güçlü olabileceğini anlayamamaları da çöküş için belirleyici bir etkendi. Bu nedenle, sokak meclisleri / komünleri gibi, işçi forumları ve komiteleri de işyeri zeminindeki günlük mücadelelere odaklanmalı, aynı zamanda bizi kapitalizmin ötesine götüren ve gelecekte ekonomiyi ele geçirecek yapılar haline gelmek için bugün inşa ettiğimiz yapıları hazırlayan bir tasavvur veya ideolojiden etkilenmelidir. Bu nedenle forumlar ve komiteler, uzun vadede bir toplumsallaşma süreci boyunca herkes için üretim araçları için mücadele edebilecek ve bunları ele geçirebilecek yapılar olarak görülmelidir. Bunun için siyasal eğitim bir kez daha merkezidir.

Devrimci bir süreç sırasında gerçek toplumsallaşmayı sağlamak ve aynı zamanda böyle bir süreçten önce toplulukların ve işçilerin günlük mücadelelerini birbirine bağlamak için, işçi forumlarının / komitelerinin doğrudan sokak meclislerine / komünlere bağlanması gerekir. Sokak meclislerinden/komünlerden ve işçi forumlarından/komitelerinden delegeleri zorunlu kılan bir konfederasyon yapısı bunu yapmanın bir yoludur. Başka bir yol da topluluk üyesi de olan işçileri yaşadıkları komünlerde/sokak meclislerinde örgütlemektir. Bu sayede sokak meclisleri/komünleri ve işçi forumları/komiteleri arasında doğrudan bağlantılar oluşturulabilir ve böylece tek bir hareket oluşturulabilir.

Çok uzun zamandır, siyasi partiler ve bugünün sendikaları gibi işçi ve toplum mücadelelerini bölen hiyerarşik örgütlenme biçimlerini örnek aldık. Güney Afrika'da, geçmişte ve günümüzde işçi sınıfı arasında ortaya çıkan sokak meclisleri/komiteleri ve işçi forumları / komiteleri açısından organik örgütlenme biçimlerinin genişletilmesi ve bunları konfederasyon pratiği ve yeni bir toplumun uzun vadeli tasavvuru ile birleştirmek, bölünmüş ideolojilerin ve örgütlenme biçimlerinin ötesine geçmenin bir yolunu sunuyor. Demokratik Konfederalizm ve Rojava, doğrudan demokrasi yoluyla örgütlenmenin ve çeşitli yapıların birleşmesinin imkânsız olmadığını gösteriyor- yapıldı ve mümkündür.

Ünlü bir devrimcinin bir zamanlar söylediği gibi: kazanacağımız bir dünya var.

 

*Emredici vekâlet: Seçmenlerin vekillere emir ve talimat verebildiği, istedikleri zaman seçtikleri vekilleri görevden alabildikleri, vekillerin de seçmenlere karşı hesap vermekle yükümlü olduğu bir temsili demokrasi biçimi.

**BEE: Ekonomide siyah bir orta sınıf oluşturulması hedefleyen Siyah Ekonomik Güçlendirme Programı (BEE)  https://www.calismatoplum.org/makale/guney-afrikanin-siyah-ekonomik-guclendirme-stratejisi

 

Bu metin ilk olarak The International Labour Research and Information Group (ILRIG) tarafından yayımlandı.

  

Kaynak: Bu metin, “Democratic Confederalism and movement building in South Africa” adlı metinden BEP Ekibi tarafından çevirilmiştir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Erkek nedir? - Atakan Mahir

Rojava'da Devrim ve Demokratik Komünal Ekonomi - Ferîk Özgür

Devrim ve Kooperatifler: Rojava Ekonomi Komitesi'yle geçirdiğim zaman üzerine düşünceler (I) - Rojava Enternasyonalist Komünü