Devlet-PKK çatışmasında Türk paramiliterleri - Ayhan Işık

  Ayhan Işık [i] Özet Bu makale, Türk devletinin paramiliter örgütlerinin zaman içindeki dönüşümüne ve bu örgütlerin muhaliflere, özellikle Kürtlere, karşı “kullanışlı” bir araç olarak nasıl kullanıldığına odaklanmaktadır. Paramiliter gruplar, yaklaşık kırk yıldır devam eden Türk devleti ve PKK arasındaki çatışmaların ana aktörlerinden biridir. Bu gruplar, 1980’den beri, özellikle savaşın yoğun olduğu zamanlarda bazen yardımcı kuvvet olarak, bazen de ölüm timlerine dönüşerek, PKK’yi desteklediği düşünülen Kürt sivillere karşı faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve yargısız infazlarda resmi ordu güçlerinin yanında  kullanılmışlardır. Yazıda, Türk devlet elitlerinin bu aparatı yalnızca iç siyasette değil, Orta Doğu’da ve Kafkasya’daki çatışmalarda kullandığını hatta devletin bu paramiliter geleneğini Batı Avrupa’ya kadar genişlettiğini tartışacağım. Paramiliter Örgütlerin Oluşumu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yüz yıldan fazla bir zamandır, farklı Kürt siyas...

Pandemiden sonra uykumuza geri dönemeyiz - David Graeber


Dostumuz David Graeber’ın elli bir yaşındayken, geçtiğimiz yıl vakitsiz bir şekilde aramızdan ayrılmasından hemen önce jacobinmag.com için yazdığı yazı 03.04.2021 tarihinde yayınlandı.

Önümüzdeki aylar içinde bir noktada krizin sona erdiği ilan edilecek, biz de “zaruri olmayan” işlerimize geri dönebileceğiz. Pek çoğumuz için rüyadan uyanmak gibi olacak bu.

Medya ve siyaset erbabı, böyle düşünmemiz yönünde bizi teşvik edeceklerdir elbette. 2008’deki finansal çöküşün ardından da aynı şey yaşanmıştı. Kısa bir sorgulama anı oldu. (“Finans” dediğin nedir ki? Başkalarının borçları değil mi? Para nedir? Düpedüz borç demek değil midir? Peki borç? Altı üstü söz değil mi? Para ve borç birbirimize verdiğimiz sözlerin toplamından başka bir şey değilse, kolaylıkla başka türlü sözler veremez miyiz birbirimize?) Açılan bu kapı, çenemizi kapatmamız, düşünmeyi kesip işimize ya da en azından iş aramaya geri dönmemiz konusunda diretenler tarafından neredeyse anında kapatıldı.

Geçen sefer buna kandık, bu sefer kanmamamız lazım.

Çünkü içinden geçtiğimiz kriz, bir rüyadan uyanma, insan hayatının asli gerçekliğiyle bir yüzleşmeydi. Bizler birbirimize göz kulak olan [birbirimizin bakımını üstlenen] kırılgan yaratıklar yığınıyız, bizi hayatta tutan bu bakım işinin aslan payını üstlenenler, fazla vergi ödeyip az ücret alıyor, bir de gün be gün aşağılanıyorlar. Nüfusun büyük bir bölümününse, genellikle bir şeyler yapan, tamir eden, hareket ettiren, taşıyan ya da diğer canlıların ihtiyaçlarının karşılanmasıyla meşgul olanların ayağına dolanmaktan, fantezi düzmekten, rant yemekten başka bir şey yaptığı yok. Tıpkı saçma sapan şeylerin rüyalarda akla yatkın görünmesi gibi, bütün bunların anlaşılmaz bir biçimde mantıklı geldiği gerçekliğin içine tekrar düşmememiz şart.

Peki ya şöyle yapsak: Diğerlerine açıkça daha fazla yarar sağlayan işleri yapanların daha az ücret almasını gayet normalmiş gibi karşılamayı bıraksak, yahut finans piyasalarının, bizi Dünya üzerindeki pek çok yaşamın mahvına sürükleseler bile uzun dönem yatırımlar için en iyi olduğu ısrarından vazgeçsek?

Acil durumun sona erdiği ilan edildiğinde, bu kez çıkarılan dersleri hatırlasak nasıl olur: “ekonomi” denen şeyin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri (kelimenin her anlamıyla) birbirimize sağlama yordamı olmaktan başka bir anlamı olmadığını; “piyasa” denilen şeyin öyle ya da böyle patolojik vakalar olan zenginlerin arzu yığınının çetelesinden başka bir şey olmadığını; yaklaşmakta olan felaketlere dair bir şeyler yapacak temel sağduyudan kolektif biçimde yoksun olduğumuza dair konferanslar veren dalkavuklarına inanacak kadar ahmak olmaya devam etsek bile, bu zenginlerin en güçlülerinin kaçacakları sığınakların tasarımlarını şimdiden tamamlamış olduğunu hatırlasak?

Bu seferlik zenginlere kulak asmasak keşke?

Şu an yaptığımız işlerin çoğu hayali işler. Var olmalarının tek sebebi yine kendileri ya da zenginleri kendileri hakkında iyi, yoksulları kötü hissettirmek. Buna basitçe son verdiğimiz takdirde çok daha akla yatkın bir dizi şeyde kavilleşmemiz de mümkün olacaktır; bizim bakımımızı üstlenen insanların bakımını üstlenecek bir “ekonomi” yaratmak gibi mesela.

 

Kaynak: Bu metin "David Graeber: After the Pandemic, We Can’t Go Back to Sleep" başlığıyla jacobinmag.com’da yayınlandı, Batur Cürekli tarafından çevirildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Erkek nedir? - Atakan Mahir

Rojava'da Devrim ve Demokratik Komünal Ekonomi - Ferîk Özgür

Devrim ve Kooperatifler: Rojava Ekonomi Komitesi'yle geçirdiğim zaman üzerine düşünceler (I) - Rojava Enternasyonalist Komünü