Devlet-PKK çatışmasında Türk paramiliterleri - Ayhan Işık

  Ayhan Işık [i] Özet Bu makale, Türk devletinin paramiliter örgütlerinin zaman içindeki dönüşümüne ve bu örgütlerin muhaliflere, özellikle Kürtlere, karşı “kullanışlı” bir araç olarak nasıl kullanıldığına odaklanmaktadır. Paramiliter gruplar, yaklaşık kırk yıldır devam eden Türk devleti ve PKK arasındaki çatışmaların ana aktörlerinden biridir. Bu gruplar, 1980’den beri, özellikle savaşın yoğun olduğu zamanlarda bazen yardımcı kuvvet olarak, bazen de ölüm timlerine dönüşerek, PKK’yi desteklediği düşünülen Kürt sivillere karşı faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve yargısız infazlarda resmi ordu güçlerinin yanında  kullanılmışlardır. Yazıda, Türk devlet elitlerinin bu aparatı yalnızca iç siyasette değil, Orta Doğu’da ve Kafkasya’daki çatışmalarda kullandığını hatta devletin bu paramiliter geleneğini Batı Avrupa’ya kadar genişlettiğini tartışacağım. Paramiliter Örgütlerin Oluşumu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yüz yıldan fazla bir zamandır, farklı Kürt siyasal hareke

İnterkomünalizm: Kara Panter Partisi'nin "Baş Teorisyeni" Huey P. Newton'un teorileri (III) - Delio Vasquez

 Makalenin birinci ve ikinci parçalarına ulaşmak için tıklayınız.

 

4.  Kara Panter Partisi’nin Long Durée’si:  Varolmak için yeni bir sebep

1970’lere gelindiğinde federal hükümet, birçok devlet ve belediye yönetimi hareketi dağıtmak için özel birlikleri askeri biçimde konuşlandırarak, suikastlerle, ajanlar ve özel savaş teknikleri ile KPP’nin tacizlerini açık savaş düzeyine yükseltmişti. Parti’nin bu zamandaki ani düşüşü hakkındaki alışılagelmiş anlatı ve anlayışın aksine bu dönem -1971 ve yaklaşık 1982- daha çok komün benzeri Oakland şubesine ya da Siyah Özgürlük Ordusu’nun ve Doğu Yakasına bağlı hücrelerin Orta-batı, Güney ve diğer yerlerdeki gerilla faaliyetlerine atıfta bulunmak için kullanılsa da KPP tarihinin çoğunluğunu kapsar. Hükümetin baskısı ve tasfiyesiyle üyelik dramatik olarak daraldıysa da Kara Panter Hareketi’nin sayısız yinelemesi başka bir on yıl için ısrar eder haldeydi.

“Newton fraksiyonu” ya da hatalı olarak “Batı fraksiyonu” olarak adlandırılan durumda, devletle açıkça şiddetli siyasal çekişmeden keskin bir stratejik uzaklaşma vardı. Bunun yerine tarihsel açıdan o zamana kadar çoğunluğun eleştirel olarak reformizm olarak gördüğü otonom kurumları ve sosyal servis programlarını geliştirmeye doğru bir kayma vardı. Newton’un bu konudaki duruşu hala az anlaşılsa da yalındı: “On Nokta Programı kendi içinde devrimci olmadığı gibi reformist de değildir. Bu ‘hayati’ bir programdır. Biz, insanlar soykırım tehditi altındayız çünkü ırkçılık ve faşizm bu ülkede ve dünyanın her tarafında şahlanmış halde.”

Newton’ın zamanın koşullarını analizinin, onu ve Parti’yi toplumsal yeniden üretime birincil siyasal mücadele alanı olarak yeniden odaklanmaya ve yerel otonom iktidar organlarının ideal olarak toprağa bağlı gelişimine doğru stratejik olarak yönelttiğini düşünüyorum. Bu, Siyahların şiddetli yoksulluğu gerçeği, Parti’nin insanların kendilerini ayakta tutmasında öne çıkan rolünü açık hale getirdi. Eş zamanlı olarak bütün insanların kapitalizmden koparak onun yerine yaşamlarının birincil anlamı olan Parti örgütüne bağlayacak kurumları kurmaya çalışırken, KPP’nin 1969’da “halka hizmet et” şiarıyla başlayan siyah ve yoksullara kaynak sağlamak için tasarlanmış Özgür Kahvaltı programı üye alımını arttırdı. Bu durum 1971’in ortalarında stratejik genleşmeyi işaret eden, Newton’un “yaşam boyu devrim” olarak adlandırdığı geniş kitlelerde bir meşruluk inşa etti. Newton hapishaneden salınmadan önce bu değişim kısmen parti tabanının yerel şubelerinde özellikle program kurucusu David Hilliard’ın aracılığıyla kuruluş halindeydi, sorumluluk genellikle sıradan kadın üyelerdeydi. Kara Panter Partisi açısından Siyahların yaşamı politik bir sorundu ve mücadele edilmesi gereken şeydi.

KPP erken oluşum döneminde, örgüt yoğun olarak Frantz Fanon’un işsizler, yarı zamanlı çalışanlar ve suça itilmiş üçüncü dünya lümpen proleteryasının geleneksel maaşlı “işçi sınıfından” daha çok devrimin itici gücü olabilir argümanından etkilenmiştir. Parti’nin yaşamsallığa ilişkin bakışı topluma, mülksüzleştirilmiş, yoksullaştırılmış ve kriminalize edilmişlere, devamlı ölüme maruz kalanlara odaklanmasında ilham olmuştur. Aynı zamanda, iş kaybını analiz ederken, işsizliğin ve yarı zamanlı çalışmanın artışının küresel düzeyde makineleşme ve kapitalist imparatorluğun gücünün yükselişiyle birlikte değerlendirdiler. KPP’nin bu lümpenleşme sürecine dair analizi, James ve Grace Lee Boggs’un Racism and the Class Struggle: Further Pages from a Black Worker’s Notebook [Irkçılık ve Sınıf Mücadelesi: Siyah Bir İşçinin Not Defterindeki Sayfalardan Daha Fazlası] çalışmasıyla çağdaş ve benzerdir. Bu çalışma taşradaki Siyah gençliğinin ilk ve güncel tecrübelerinin küresel işgücünün genelde tecrübe ettiğinden kat kat fazla olduğunu ileri sürer. ABD’de tarihsel olarak Siyah maaşlı işçiler “işe son alınan ve işten ilk kovulan” olduğu için şu an bununla şu an yüzleşmeye zorlanan 21. yüzyılın “beyaz işçi sınıfının” büyük bölümününe kıyasla terk edilme psikolojisini ve maddi ölüme maruz kalma durumunu uzun zamandır çok iyi tanıyorlardı.

Newton’un interkomünalizm teorisi, işçi olarak kapitalizme giderek daha fazla fayda sağlamayan ve sonunda tamamen “varlığından dönüştürülen” bir proleter “işçi sınıfı”na ne olacağı sorusuna dayanır. Newton, eğer hayatta kalacaksak bu koşulların kendimize dair farklı kavrayışlar geliştirmemizi zorunlu kıldığını söyler. Yani, hem ücretli iş için maddi fırsatlar azalacak, hem de muhtemelen “işçi kimliği”, yeni bir benlik kavramının veya “sınıf” bilincinin kurulmasını gerektirerek var olmaktan çıkabilecek. Kapitalist toplumda “toplumun üretken bir üyesi” olarak idealize edilen, üretimle ücretli bir ilişkisi olan sınıf bilinçli işçi figürünün artık devrimci bir anlatıda merkezi aktör olduğu varsayılamadığı gibi, bu her şeyden önce zayıf bir iddia olacaktır. Bununla birlikte, ücretli ya da ücretsiz tüketim araçlarına erişim kazanılabilirse bu, hayatta kalmanın ve politik mücadelenin birincil tarzı haline gelebilir. Newton ve Panterlerin düşüncesin şöyledir: “Bugünün kapitalistleri, teknokrat adı verilen bir grup uzmanı işe alabilecek kadar makine geliştirdi. Yakın gelecekte bundan daha fazlasını yapacak ve teknokrat, proleter olarak tanımlanamayacak kadar uzmanlaşmış olacak… Doğrusu bu teknokralar grubu o kadar büyüyecek ki bizim mevcut diğer insanların varlığını açıklayacak bir şey yapmamız gerekecek; farklı bir tanımlama ve var olma sebebiyle bir araya gelmek zorundayız.”

Kapitalizmde fazlalık bir nüfusun parçası haline getirilmeye hatta aktif olarak basitçe yok olmaya izin verilir; bu süreçte ise ırksallaştırma ve insanlıktan çıkarma el ele gider.

Kapitalizm altında soykırım gerçeği ister kasıtlı ister hükümetin çekilmesiyle meydana gelmiş olsun yine de Siyah radikal solunda uzun zamandır apaçık vardı. 1951 yılında Siyah komünistler tarafından yönetilen Sivil Haklar Kongresi organizasyonunda Birleşmiş Milletlere daha üç yıl önce imzalanmış Birleşmiş Milletler Konvansiyonu Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’ne dayanarak bir dilekçe sundular. “Soykırımı Yargılıyoruz: Zenci Halka Yönelik Hükümet Suçları” başlıklı dilekçe ABD’yi önceki yüzyılda çoklu soykırım hareketleri yapmakla suçluyordu. Suikaste uğramasından bir yıl önce Malcolm X bu uğraşı diriltti. Birçok yabancı devlet başkanının, ABD’nin, Afrikalı-Amerikalıların insan haklarına karşı kullandığı şiddete karşı dava açma olasılığını kovaladı. Malcolm, mücadeleyi devlete şikâyetleri ele alan, sivil haklara odaklanan bir mücadeleden; insan haklarına, zamanın Üçüncü Dünya egemenliğindeki Birleşmiş Milletler'e ve genel olarak hümanist ilkelere hitap eden bir mücadeleye kaydırmaya çalıştı. George Jacson’ın Gözümdeki Kan’ı da soykırımı merkezi tema yapıyordu, onun kaygısı biraz alışılagelmiş bir korkuydu: Faşizmin ABD’deki yükselişi. Söylenen tüm şeylerle, Newton özel olarak soykırımın daha gündelik ve normalleştirilmiş örnekleriyle ilgili kaygıya sahipti. Örneğin, Güney’deki Siyah çocukların neredeyse hepsinin ayakkabısız olduğunu, bilişsel gelişimlerini engelleyen paratizlere maruz kaldıklarını ve bu problemin hala bugün devam ettiğini uzun uzun yazıyordu.

Eğer Newton’un Maoist özdeyişine bakarsak: “Savaş kan dökülmüş siyasettir, siyaset kan dökülmemiş savaştır”; bu söze bakılırsa, sağlık, sosyal örgütlenme ve yönetimin aslında ölüm kalım meseleleri olduğunu dolayısıyla politik mücadelenin ne ifade ettiğini anlamış oluruz. Newton, KPP’nin kaynaklar, bölgeler, mal akışı ve halk nezdinde meşruluğu kontrol etmek için çarpışarak  “yok olmayı yerel düzeyde engellemesini” istiyordu. Ayrıca Newton’un kapitalist emperyalizm (gerici interkomünalizm) analizi -“bölgesel olmayan” olarak betimlenebilir- onun nasıl direndiğine karşı yönergesi -devrimci interkomünalizmin nasıl oluşacağı- bölgesel kontrolün, ekonomik ve ideolojik gücün yanında önemli olduğunu vurgular. Bu analiz Kara Panter Partisi’nin Oakland Şubesi’ne kendisini bir enternasyonal hareketin merkezi komitesinden, yerel, kendi kendini besleyen, kapitalist kontrole karşı bir komün ve sipere dönüştürürken yol gösterir.

 

5. Oakland Komünü ve Özgürleştirilmiş Bölgeler

1971’de Oakland merkezli Merkezi Komite, yeniden yapılanma için KPP’nin bölgesel şubelerini zor yoluyla kapatmaya başladı ve yerellerdeki liderleri Oakland merkezli şubeyi desteklemesi için topladı. Newton’un büyüyen tekil ve otoriter liderliği altında, Oakland Şubesi daha fazla tıbbi klinik, ücretsiz giyim programları, ücretsiz yiyecek dağıtımları ve birkaç özgürleştirilmiş okul açmak dahil olmak üzere sosyal hizmet odaklı programlarının kapsamını ve etkisini genişletmek için çarpıcı değişiklikler yaptı. Az bilinen şey, KPP’nin çoğunluğu Bay Area’da olan 21 mülk üzerinde kontrol sağladığıdır. Kendi fabrikalarını kontrol etme planlarını geliştirmiş ve hatta o zamanlar konteynır tonajı açısından dünyanın en büyük ikinci limanı olan Oakland Limanı’nı kontrol etmek için çabaladılar.

Öncesinde tümünü reddetikleri Siyah iş yerleri ve Siyah kiliseler gibi kurumlarla yeniden ilişki kurmaya başladılar. Bu yeni strateji, Newton’un diyalektik materyalist mantığıyla canlandırıldı. Parti zamanın koşullarını analiz ederek söz konusu nüfusu eylemlerinde taraf seçmeye zorlayana kadar kimin dost veya düşman olabileceğini yeniden değerlendirmeye çalıştı. Bu şekilde, KPP Siyah iş sahiplerinin Siyah kimliğini sadece Parti’ye kaynak elde etmek için değil, aynı zamanda düzenli bir gelir kaynağı elde etmek için güçlendirdi. Öncelikle Siyah dayanışmasına başvurarak desteklerini talep eden veya ısrarcı olan durumdaydı ardından gerektiğinde toplulukla birlikte ekonomik baskıyı kullanmak için boykotlar örgütledi.

Eğer bu yöntem başarısız olursa, KPP rıza göstermeyi reddeden iş yerlerini talepleri yerine getirene kadar tehdit edecek, şiddet yöntemiyle zorla yaptırmayı seçecek ya da onları “halk düşmaları” olarak afişe edecekti. Bu durumda, KPP doğal olarak kendisini halk olarak tanımlıyor ve iddia ediyordu, bunun yanında “halkın” istekleri adına hareket eden öncü olarak görüyordu. KPP, kapitalistlerle olan bu ilişkileri güçlendirmeyi amaçlarken, yine de nihayetinde “kapitalizmde kurtuluş olmadığını” savundu. Newton'un konumu, elit küresel kapitalistlerin egemen gücüne bağlı olan gerici interkomünalizmde, Siyah burjuvazinin aslında çoğunlukla güçsüz olduğuydu; -“bir fantezi burjuvazisi ve bu, beyaz burjuvazinin çoğu için de geçerlidir”- böylece yardımcı ve kullanışlı olabilirler şeklindeydi.

Mart 1972’de KPP Ulusal Sosyal Haklar Örgütü, kiliseler ve yerel çetelerle açık bir şekilde interkomünalist praksisle birlikte topluluğun kontrolünü amaçlayan ilişkileri güçlendirmek için üç gün süren “Siyah Toplumu Hayatta Kalma Konferansı”nı düzenledi. Bu konferansta ayrıca hem ilk Afrikalı-Amerikalı büyük partinin başkan adayı olan Shirley Chisholm'un katılımı hem de önemli ölçüde, BPP Başkanı Bobby Seale'nin KPP'nin topluluk kurullarından belediye başkanlığına kadar çeşitli görevlere aday göstermeye başlayacağını duyurması açısından önemliydi. Fark ettiğim kadarıyla KPP’nin 1972 ve 1975 arasındaki seçim kampanyaları, belki de gerçekten de en iyi şekilde açıkça reformist olarak anlaşılmalıdır. Genel olarak bu dönemdeki çabalar, Leninist anlamda “ikili iktidar” kurmaya değil, Parti’yi siyasi olarak daha anlaşılır hale getirmeye ve Oakland sakinleri için hayatı iyileştirmeye yöneliktir. Bu kampanyalar Newton'un net ifadesiyle çelişiyor gibi görünür. Nisan 1971 gibi geç bir tarihte, KPP'nin hiçbir zaman göreve aday olmayacağını söylemişti. Ancak bu tartışmada en çok yankılanan şey, KPP'nin tarihindeki bu dönemin hala ana akım akademisyenler tarafından yeterince kuramsallaştırılmamış olmasıdır.

1974’te bu seçim kampanyasının başarısız olmasından sonra Parti üyeliği sayısı Özgür Okullara Kayıtlı öğrenciler hariç, çarpıcı bir şekilde 100 üyeye kadar daraldı ve örgütsel yapı tamamen dönüştürüldü. “Kara Panter Partisi’nin komünal yaşam” kaygısıyla ilgili Newton şunu söyler: “Grubun yakınlığı ve ortak amaç duygusu bizi uyumlu, işleyen, insanlara acı çektiren koşulların yok edilmesi için çalışan bir bedene dönüştürüyor. Birliğimiz bizi sistemden taviz vermediğimiz noktaya getiriyor; aile hayatının yakınlığı ve sevgisi, acımasız koşullara rağmen yaşama isteğimiz var. Bilinç, bir durumun kontrolüne yönelik ilk adımdır. Grup olarak kendimizi özgür hissediyoruz; bizi rahatsız eden şeyi biliyor ve harekete geçiyoruz.”

Direncine karşın, Oakland Şubesi’nin 1974 ve 1982 arasındaki zayıflığı birçok yönden 20. yüzyılın diğer sol komünlerinde görülen tipik zayıflıktı. Bütün üyelerin düzenli olarak “öz-eleştiri ve öz-eğitim” ile meşgul olması gerekiyordu. KPP’nin İnsan Oğlu Tapınağı’nda, çalışma kotalarını karşılamak ve kurtuluş okulunda tüm öğrenciler için zorunlu ortak yurt vardı. Özellikle cinsiyetçi çok eşlilik ve cinsiyete dayalı şiddet nadir görülen şeyler değildi. İç disiplini sağlamak için her türden fiziksel şiddet sıklıkla kullanıldı. Newton’un teorik olarak en az disiplinli ama en cesur metni “Kilise İlişkisi Üzerine”, kendisi ve Eldridge Cleaver arasında geçen ihtilaflı durum zirveye ulaştığı zaman yazılmıştı. Newton, hayatta kalma programlarının asgari işçilik maliyetleriyle karşı karşıya kalacağını, çünkü Parti’nin üyelerini ücretsiz çalışmaya zorladığını açıklıyordu. Bu yaklaşımla tutarlı olarak özellikle Maoist bir tavırla, Newton'un yayınlanmış ilk yazı koleksiyonundan bir kapak sayfası basitçe şöyle der: “Kara Panter Partisi halk için bir öküzdür.” Söylemeye gerek yok, ilerici veya devrimci bir örgütün bu tür içsel baskıcı dinamikler geliştirmesi gerçeği, tipik ve haklı olarak, suçlamaları kışkırtmak için yeterlidir. Bununla birlikte, daha da önemlisi, ahlakçı eleştiriler, bu tür dinamikleri üreten siyasi gerçeklerin analizini ilerletmek için tipik olarak çok az şey yapar.

Aynı zamanda, cinsiyetçiliğe karşı güçlü yazılarına rağmen, bir birey olarak Newton, Parti’nin öncesindeki ve sonrasındaki hayatının çoğunu -ABD’de birçok erkeğin cinsiyetinin gereklilikleri ve sınırlamalarıyla deneyimlediği- hem şehir içi şiddet dinamikleri hem de zararlı erkeklik dinamikleri tarafından sürekli yeniden üretilen bir ortamda geçirdi. Bu dinamikler, KPP’nin karşıtları tarafından Parti’nin illegal siyasetiyle eşitlenmiştir. Modern “suçluluk” kavramı, büyük ölçüde yoksulların güçlü siyasi çekişme ve mücadele biçimlerini gizlemeye çalışmıştır. Kısmen bugün, illegal direniş siyasetinin gelişmesine izin veren maddi koşulların ilk etapta modern toplumda baskıyı destekleyen bazı yapılara bağlı olduğu gerçeği gözardı edilmiştir.

1974’te Kathleen Smith’i öldürme iddiasından sonra Newton kaçıp Küba’da kendini sürgün etmiş ve burada 3 yıl kaldı. Dönmesinin ve beraat etmesinin üzerine bu sefer akademiye sığındı, 1980’de doktorasını alana kadar okuluna devam etti. Ancak, bu süre zarfında hükümetin teşvikiyle Siyah toplumu bir bütün olarak vuran narkotik bataklığı Newton'u 1980'ler boyunca rahatsız etti. 1971’de Newton’un hücre hapsinin ezici etkileriyle ve FBI'ın iyi ayarlanmış psikolojik taciziyle kasıtlı olarak şartlandırılmış olan paranoyası arttı ve sonuçta ortaya çıkan siyasi otoriterliği giderek daha belirgin hale gelip zamanla kötüleşti. Newton'un sağlığındaki bu düşüş ancak daha sonra tamamen açıklığa kavuşacak olsa da, Newton'un zihinsel durumunun KPP'nin 1972'de tasfiye etme ve ulusal bölümleri küçültme politikasını etkilediğini öne sürmek pek de cüretkar olmaz.

Newton’un teorik tutarlılığa olağanüstü bağlılığına rağmen, interkomünalizm teorisinin tüm mantıksal durumlarını kabul ettirmede başarısız olduğu söylenebilir. Kara Panter Partisi üyeleri ve ittifakları ulus-ötesi artışla suikaste uğradı ve devletin askeri saldırılarına maruz kaldı. Merkez Komite ve Newton, hareketin kendini aşırı zorladığı ve yer üstü askeri operasyonlara “çok erken” maruz kaldığı sonucuna vardı. Bu nedenle, diğerlerine kıyasla, Oakland Şubesi ulusal şubelerle anlaşılabilir ilişkiler kurmaya çalıştı, onları zorla kapattı, liderlerini Oakland için çalışması için ülkenin çeşitli yerlerine yeniden atadı ve kapatılmayı reddeden şubelere desteğini çekti. Bununla birlikte, az sayıda KPP şubesi açık söylemek gerekirse basitçe Oakland Şubesi’nin ürünüydü. Birçok KPP şubesi Oakland Şubesi’nin sınırlı maddi yardımıyla kendiliğinden kurulmuştu; bazıları tarihsel olarak KPP’nin kendisinden önce gelmiş ve yerel başarıları takip ederek Panter isimini ve sembollerini almıştı. Bazı örgütler KPP’yle siyasal yakınlıklar paylaşıp onun yazılarını satmış ama gerçek anlamda partiye katılmamışlardı; ve bir şube -New York- Oakland’ın orijinal kollarından daha fazla üye sayısına sahipti. Bu örgütlerin tasarlanması bir ulusal örgütün şubelerinden çok, gerici interkomünalizme karşı özgürleştirilmiş alanlar olmayı isteyen yerel parçalanmış hareketlerdi. Böylece Oakland Şubesi’nin bu bölünmüş şubelerin hepsinin üstünde otorite inşa etmesi, KPP’nin, 1970’de dayanışmasını açıkladığı Güney Vietnam’ın Ulusal Özgürlük Hareketi’ne benzer bir otorite inşa edecekti. Midwest'deki saha koşulları, New York’takilerden daha da farklı olan Oakland'dakinden farklıydı ve muhtemelen hepsi farklı strateji ve taktiklere ihtiyaç duyacaktı.

Newton’un bütün “ulusal” şubeler üzerinde otorite iddia etmesiyle, kendi teorisi interkomünalizmin temelde eleştirdiği ulus-devletin sınırları konusundaki tuzağın ta kendisine düştüğü söylenebilir. Bu yerel çatışma bölgeleri, Oakland Şubesi “müdahale” etmese özgürleşmiş alanlara dönecekti demiyoruz. Yine de bu yerel örgütlerin herhangi birinin mücadelesinin düşüncesini interkomünalizm açısından varsaymalıyız. Yine de, Newton’un teorisine göre ikisini de yapmak zorunda değillerdi. Burada sorulardan biri de Newton’un teorisinin küresel imparatorluğun kalbine yakın var olmuş bu (inter) komünler için özel ya da farklılaşmış direniş stratejisi gerektirip gerektirmediğidir. Açık olan şey, Oakland Şubesi bazı yerel şubelerin, ek olarak FBI ve yerel polisin kendisini hedef tahtasında bulduğu başka bir siyasal birleşim için pratik işlevini bitirmiştir.

 

6. Bugün

 “Devrimci interkomünalizm ve Marx'ın çok uzaklarda, tarihin ‘sonunda’ casusluk yaptığı iyi anarşi, dünyevidir; bu dünyaya aittir.”

Newton’un interkomünalizm düşüncesinin vücut bulmuş hali, sayısız konuşma, söyleşi ve Şubat 1971’de “Siyah Topluluk Haber Servisi”nden “İnterkomünal Haber Servisi”ne dönen Panter gazetesinin katkısıyla etrafa yayılmıştır. Besenia Rodriguez “Çok Yaşa Üçüncü Dünya Birliği! Çok Yaşa İnterkomünalizm: Huey P. Newton’un İnterkomünalist Devrimciliği” çalışmasında gazetelerden hareket etmiş ve onlarla diğer arşivsel materyaller kadar iyi meşgul olmuştur. Bunlar hala, mevcut olan, çağdaş kurtuluş mücadeleleri hakkında düşünenlere çok şey sunmaktadır. Birincisi, Newton'un eski enternasyonalistler kuşağınınkinden farklı bir şekilde ulus-devletin ötesinde strateji oluşturma konusundaki ısrarı, bugün ulus-devletin sınırları içinde “demokratik sosyalizm” peşinde koşmanın sınırlamaları ve sorunları ile mücadele edenler için yankı uyandırmalıdır. Newton, örneğin San Diego merkezli örgütlerin veya hareketlerin New York City'dekiler yerine Tijuana merkezli örgütler ve hareketlerle daha üretken dayanışmalar geliştirip geliştiremeyeceğini yeniden gözden geçirmemizi isteyebilir. San Diego ve New York City, bazı siyasi inançları ve belki de federal yasalar tarafından dayatılan maddi sınırlamaları paylaşabilirken, ekonomik akışlar, topluluk bileşimi ve ana dil gibi diğer dinamikler, siyasi olasılıkları belirlemek için bir ya da iki örgütün yasal sınırın aynı tarafında bulunmasından daha önemli olabilir.

Newton’un analizi, ulusal devrimler gittikçe başarısız olurken geçen on yılda yükselen ve iyi kötü devam eden devletsiz ya da proto devletli politik hareketleri -Meksika’daki Zapatistalar ya da Batı Kürdistan (Rojava) gibi- anlamamızda yardımcı olabilir. Devletin içinde veya devleti aşan otonomi politikasını kovalayan bir bilince kayış Michoacan ve Hizbullah’tan, ulus-ötesi çetelere ve IŞİD’e kadar siyasi yelpazedeki örgütlerin bir tür özerklik siyaseti arayışına yönelik bilinçli değişim çabalarını kimliklendirmemizi de sağlar. Diğer durumlarda, hareketler kendilerini açık olarak ulus-devlet içindeki ayrılıkçılığa karşı ya da içinde kabul eder şekilde ifade ettiler. Robin DG Kelley, görünüşte “diyalektik” bir tarzda yazılmış yakın tarihli bir yazıda, belediye seçimlerinin özerk bir güç temeli inşa etmeye çalışan yerel hareketlere fon aktarmada bir yol olarak kullanıldığı Jackson-Kush Planı’nın bir sonucu olan Mississippi merkezli Jackson İşbirliği'nin stratejik yaklaşımını övdü. Kelley'nin dili, Newton'un bazı sözlerini yansıtır gibi görünür: “Başka bir deyişle, hayatta kalma ve yeni demokratik kurumların yaratılmasıyla ilgili endişeler, gücü birleştirebilir ve şehri sürdürülebilir bir geleceğe doğru taşıyabilir.”

Yine de, maddi pratikler ya da “yaşam biçimleri”, mevcut küresel koşullar altında radikal dayanışmanın tek pratik zemini olsa da, “sınıf bilincinin” bir kitle tabanı aracılığıyla nasıl geliştirileceği meselesi hâlâ bir soru olarak kalıyor. Bununla birlikte, insanların radikal değişimi takip etmek için nasıl motive edilebileceği ve fikirlerin gerici interkomünalizm altında nasıl dolaşabileceği sorusu da Newton'dan kaçmadı. To Die for the People [İnsanlar İçin Ölmek] kitabının önsözünde Elaine Brown şöyle açıklıyor: “İnterneti tanıyacak kadar uzun yaşamamasına rağmen, Huey, teknoloji dünyayı daha da yakınlaştırdıkça, dünya insanlarının kendi ortak zulümlerini tanımaya ve bu zulüm etrafında birleşmeye hazır olacağını savundu.” General Petraeus ve Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın ayaklanma karşıtı kıdemli danışmanı David Kilcullen, bilginin kendisini devlet-dışı aktörlerin, savaşın, suçun ve direniş politikasının hem bulanık hem de ulus-ötesi olduğu modern dünyada kendi çıkarına kullanabileceği özellikle “yumuşak bir hedef” olarak tanımlar. Tunus Devrimi'nden önceki yıllarda “olası olmayan” dayanışmaların, sosyal medya aracılığıyla spor holiganları ve radikal solcu hackerlar arasında nasıl kurulduğunu; kitleselleşmeyi, ayaklanmaları ve şiddetli çatışmaları sokaklara ve devlete yönelik yoğun saldırılara taşıyan siyasi bilinç biçimlerinin oluşturulmasına ve yayılmasına nasıl yardımcı olduğunu belirtir. Ama bu aynı zamanda, para birimi ve kaynaklar üzerinde bir çekişme alanı olarak dijital alanın artan canlılığı hakkında hiçbir şey söylemez. 1960'larda Kara Panter Partisi'nin Siyah dini topluluklar, üniversite öğrencileri, Vietnam gazileri, işsiz sokak gençleri ve çete üyeleri arasında beslediği mantığa aykırı dayanışmalar, sınıfı oluşturan şeyin tam olarak ne olduğuna dair daha sınırlı bir anlayışta ısrar eden soldaki birçok kişiyi rahatsız etti. Newton'a göre, diyalektik materyalizme uygun olarak, sınıflar, sömürü ve baskının maddi koşullarının bir sonucu olarak, “karşıt çelişkiler” nüfusları yeni biçimlerde ve yeniden böldükçe tarihte ortaya çıkar ve yok olurlar.

 

Kaynak: Bu çeviri, BiosEthosPoliticos Çeviri Ekibi tarafından Intercommunalism: The Late Theorizations of Huey P. Newton, ‘Chief Theoretician’ of the Black Panther Party” başlıklı yazıdan Türkçe’ye çevirilmiş ve redakte edilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Erkek nedir? - Atakan Mahir

Rojava'da Devrim ve Demokratik Komünal Ekonomi - Ferîk Özgür

Devrim ve Kooperatifler: Rojava Ekonomi Komitesi'yle geçirdiğim zaman üzerine düşünceler (I) - Rojava Enternasyonalist Komünü